TİMAV Genel Başkanımız Ecevit Öksüz tarafından yapılan açıklamalarla Anadolu Ajansı tarafından ülke gündemine taşınan İmam Hatip Liselerinin mevcut durum değerlendirmesini içeren söyleşi aşağıda ilgilerinize sunulmuştur:
1. Son yıllarda İmam Hatip okullarına ilgi arttı mı? Artış olduysa aradaki sayısal fark nedir?
Yeni eğitim sistemi 4+4+4’e geçilmesiyle birlikte İmam Hatip Ortaokullarının açılması, 28 Şubat kararlarının ürünü katsayı ve başörtüsü engellerinin siyasi irade tarafından ortadan kaldırılmasıyla birlikte İmam Hatip Okulları yeniden eski ihtişamlı günlerine geri döndü, hatta daha da ileri noktalara taşındı diyebiliriz.
İmam Hatipler toplumsal bir ihtiyacın sonucu olarak ve toplumsal mutabakat neticesinde ortaya çıkmış kurumlardır. Türkiye toplumunun değerler açısından, dini ve kültürel açılardan hassasiyetleri İmam Hatipleri ortaya çıkarmıştır. Dolayısıyla İmam Hatip Okulları; milletin her daim sahiplendiği, milli manevi değerlerine bağlılığı itibariyle bizzat kendi bağrından çıkan bu milletin okulları olarak herhangi bir engelle önü kesilmediği müddetçe gereken ilgi ve alakayı fazlasıyla görmüştür. Engellendiği dönemlerde kayıplar yaşasa da varlığı milletçe muhafaza edilmiştir. Bugün de aynı ilgi ve alaka artarak devam etmektedir.
Yeni eğitim sistemine geçilmeden hemen önce yüzlerle ifade edilen okul sayılarımız ve onbinlerle ifade edilen öğrenci sayılarımız vardı. Bugün ise hamdolsun, okul sayımız binleri, öğrenci sayımız ise yüzbinleri buldu ve her geçen gün artıyor.
1996-97 eğitim öğretim döneminde 500 binlere ulaşan imam hatip ortaokulu ve lise öğrencisi sayısı 28 Şubat’ın getirmiş olduğu, eğitimde fırsat eşitliğini yok eden adaletsiz uygulamalarla birlikte iki binli yılların başında 100 binlere kadar düşmüştür. 8 Yıllık kesintisiz eğitim ile orta okulları kapatılan imam hatip okullarından öğrencilerin mezun olmaları ile birlikte sadece lise öğrencisi kalmış, liselerde okuyan öğrenci sayıları da 65 binlere kadar düşmüştür.
Katsayı engeli ve ortaokullarının kapatılmasına rağmen üzerlerindeki baskılara rağmen millet kısa sürede yeniden İmam Hatip Liselerine ilgisini yoğunlaştırmaya başlamış, bu engellerin devam ettiği dönemlerde dahi öğrenci sayıları yeniden 100 binler seviyesini aşmıştır.
2011 yılında üç yüz bini aşan öğrenci sayısı, ortaokullarının da yeniden açılmasıyla birlikte son üç yılda her yıl neredeyse %50’lerde artış göstererek bir milyona ulaşmıştır.
Milletin göstermiş olduğu bu teveccüh ve artan talebin karşılanması için açılan okul sayısı binleri aşmış derslik sayıları da aynı oranda her yıl yükselmeye devam etmiştir.
Gelinen nokta bir kez daha göstermektedir ki; milletimiz açık bir şekilde dinine bağlı, milli ve manevi duyguları güçlü, kültür ve medeniyetine sahip çıkan bir nesil istemektedir.
2. Kaç okul var, kaç öğrenci var. Talebi karşılıyor mu? Öğretmen açığı var mı?
İmam Hatip Lisesi sayısı bini aşmış, imam hatip ortaokulu sayısı ise bin altı yüzleri geçmiştir. Üç bine yaklaşan ortaokul ve liselerimizdeki öğrenci sayımız ise; bir milyon sınırındadır.
Mevcut şartlarda okul ve derslik sayıları talebi büyük oranda karşılasa da talebin yoğun olduğu bazı bölgelerdeki sınıf mevcutlarımızın optimum seviyeye gelebilmesi için yeni derslik ihtiyaçları söz konusudur.
Son dönemde yapılan atamalarla birlikte öğretmen açığı da büyük oranda çözüme yaklaşmış olsa da tıpkı derslik ihtiyaçlarında olduğu gibi bazı bölgelerimizde var olan öğretmen açıklarından bahsedebiliriz.
3. Geçmişteki katsayı sorunu çözüldü mü?
Elhamdülillah, artık katsayı diye bir problemimiz yok. Yüzbinlerce gencimizin hayatını karartan, en doğal hakları olan eğitim haklarını ellerinden alan, eğitimde fırsat eşitsizliği gibi bir garabet olan katsayı problemi bir dönemin kara lekesi olarak tarihteki yerini almıştır. Allah, milletimize bir daha böylesi karanlık günler yaşatmasın.
4. İHL üniversite sınavlarındaki başarı oranı nedir?
İHL ve meslek liselerinde uygulanan katsayı engeli bu okullarımızda okuyan öğrencilerimizin yükseköğretime geçişini neredeyse imkansız hale getirmişti. Öyle ki; tüm sorulara doğru cevap veren ve sınavda tam puan alan bir öğrenci katsayı farklılığından ve engelinden dolayı istediği bir yükseköğretim programına yerleşemiyordu. Böyle normal dışı bir uygulamaya rağmen İHL öğrencileri sınavlarda önemli başarılar kazanabilmiştir.
Katsayının kaldırılması ve ortaokulların yeniden açılması ile birlikte okullarımızın üniversite sınavlarındaki başarısı ritmik olarak artmaya başlamıştır. Artık geçmişte olduğu gibi bugün de ülkemizin önemli üniversitelerini kazanabilen imam hatiplilerle onur duyuyoruz.
5. İHL’lerde sorunlar var mı? Çözüm önerileri nelerdir?
İmam Hatip Liselerinde muhakkak ki her okulda olduğu gibi birtakım problemler vardır. Şu an en büyük problemin niteliğin artırılması konusu olduğunu düşünüyoruz. Türkiye İmam Hatipliler Vakfı olarak çalışmalarımızı bu alanda yoğunlaştırdık. Bu konuda yaptığımız eğitimde kalite çalıştayları, forumları, sempozyumları olduğu gibi, öğrenci profili, İHL algı araştırmaları, beklenti ve memnuniyet analizlerimiz var.
Sadece imam hatip okullarımızda değil tüm eğitim kurumlarımızda yaşanılan sorunlara da dikkat çekmeyi önemli buluyoruz. Bilişim teknolojileri, sosyal medya ortamı ve dünyanın hızla sekülerleşmesi gençlerimizin paradokslarını artırdığı bir gerçek. Gençliğimizin önemli bir kısmı sekülerleşme eğilimi ile birlikte yalnızlığa, yalnızlaştıkça bireyselleşmeye, bireyselleşmenin etkileri ile hedonist bir hayat tarzına yönelmekte. Böyle bir ortamda toplumun tüm kesimlerine ve ailelere büyük sorumluluklar düşerken en büyük sorumluluk ve beklentiler öğretmenlerimizin sırtındadır. Aile, okul, öğretmen ve öğrencilerimiz arasındaki iletişim ve etkileşimi maksimum düzeye çıkarmak, ders içerikleri ve müfredatı gözden geçirmek bir zorunluluktur diye düşünüyorum.
Diğer taraftan, İmam Hatipleri sadece ülkemizin değil, İslam âleminin örnek, model okulları haline getirmeliyiz. Zira İslam dünyasının modern ile gelenekseli, dini ilimler ile fenni ilimleri aynı potada birleştirebilen İmam Hatip örnekliğinde bir okul modeline çok ciddi ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Çünkü, imam hatipliler hem dünyalarını hem ahiretlerini imar edecek bir eğitim ve motivasyonu kazanıyorlar.
Bu bağlamda değerlendirildiğinde imam hatiplilere dünyanın da ihtiyacı olduğunu net bir şekilde ifade edebiliriz. İmam Hatiplilerin gönül dünyasındaki “yaratılanı yaratandan ötürü sevme” anlayışıyla bu nesle insanlığın da ihtiyacının olduğunu söylemek bir hakkı teslim etmektir. İmam Hatiplilerin akıl ve gönüllerini Allah ve Resulünden başkasına ram etmedikleri gerçeği penceresinden bu nesle ümmetin ne kadar ihtiyacı olduğunu huzurla dile getirebiliriz. Özellikle son dönemde islam dünyasında belli merkezlerce geliştirilmeye çalışılan aşırı uçları, din adına huzura kasteden grupları gördüğümüzde ümmetin ihtiyacını daha net algılayabiliriz diye düşünüyorum.
İmam Hatip nesline ülkemizin ne kadar ihtiyacı olduğu gerçeğini ise; Gezi olayları öncesi ve sonrasında yaşanılan olaylar hepimize göstermiştir. İmam Hatip nesli zulme uğradığı dönemlerde dahi yakmanın, yıkmanın, imhanın değil imar ve inşanın tarafında yer almıştır. Gezi gençliğinin sokakları ateşe verdiği, milletin malını talan ettiği görüntüleri imam hatipliler tarihinin hiçbir döneminde bu millete yaşatmamış, yaşatanları da hoş görmemiştir. İşte bu özelliği ile dahi milletin bu okullara neden büyük teveccüh gösterdiğini anlamlandırmak zor olmasa gerek.
Tüm bunlarla birlikte İmam Hatip Okullarımızda yaşanılan küçük sorunları 15 yıllık fetret döneminden sonra yaşanılan geçiş dönemi sorunları olarak görmek gerekir. Okullarımızda yaşanılan nadir olumsuz örnekleri büyütmek, tüm okullarımıza ve öğrencilerimize mal etmek, kamuoyunu bu örneklerle etkilemeye çalışmak sadece İHL’lere ve öğrencilerimize değil, dine ve dindarlara karşı şaşı bakan, tahammülsüz ve köksüz kesimler olduğunu düşünüyorum.
6. Diğer okullarda din derslerinin seçmeli veya mecburi olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Daha önce sadece hayal ettiğimiz Hz. Muhammed’in Hayatı, Temel Dini Bilgiler, Kur’an dersleri, bugün tüm okullarda seçmeli olarak okutulmaktadır. Bu büyük bir devrimdir. Bu devrimi gerçekleştiren siyasi iradeye teşekkür boynumuzun borcudur.
Sözkonusu derslerin müfredatı ise aktif, dinamik ve hayatın içinde bir din algısını inşa etmek istemektedir. Öğretmenlerimizin bu durumu kavrayarak buna uygun bir ders işleme metodu geliştirmeleri gerekir. Zira eğitimde başarı öğretmenlerin omuzlarında yükselir. Bundan sonra en büyük görev öğretmenlere düşmektedir.
7. İHL’lerden mezun olan öğrenciler genelde meslek ağırlıklı mı yoksa başka meslek dallarına mı yöneliyor? Din hizmetlerinin ihtiyacı olan imam hatiplerin İHL veya ilahiyat fakültelerinden karşılanabiliyor mu?
Toplumsal olarak karşılaştığımız en büyük problemli algı, İmam Hatiplerin din hizmetlerine yönelik insan kaynağı yetiştirdiği anlayışıdır. İmam Hatipler diğer okullarda okutulan temel müfredatın aynını gören, artı olarak üzerine dini ilimler alanında eğitim veren okullardır. Dolayısıyla İmam Hatip Liselerinden mezun olan öğrencilerimiz, herhangi bir branşta, herhangi bir alanda yükseköğrenim yapmak için gerekli olan altyapıyı buralarda almaktadırlar. Lise mezuniyeti sonrasında da gerek dini hizmetler alanında, gerek diğer alanlarda kendi tercihleri doğrultusunda görev alabilmektedirler.
Yapmış olduğumuz araştırmalar da göstermektedir ki milletimiz çocuklarını imam hatip okullarına din hizmetlerini karşılamak için değil; farklı meslek alanlarında görev alırken “ dinini de öğrensin” diye gönderiyor. Bu anlayışla toplum hayatın tüm alanlarında ve mesleklerde dinini de bilen nesiller yetiştirmek istediğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu bağlamda detaylı bilgi edinmek isteyen kişiler vakfımızın timav.com.tr adresinden “İmam Hatiplilik Algı Araştırmamız” ve “İHL Öğrenci Profili” araştırmamızı detaylarıyla inceleyebilirler.
Yıllardır İmam Hatipleri engellemeye çalışan kesimlerin bu okullarımız üzerinden dine ve dindarlara karşı adeta bir savaş yürüttüklerini ifade etmek mümkündür.