İmam hatip okullarıyla ilgili yazımda zikrettiğim okul ve öğrenci sayısı, ilgili kurumdan aldığımız yeni bilgiye göre şu noktaya ulaşmıştır:
Orta ve lise dahil okul sayısı: (2220).
Öğrenci, sayısı: (756 558).
100. Yıl Sempozyumu’nda yaptığım konuşmada da söylediğim gibi ilk ve orta öğretimde 15 milyondan fazla öğrenci var, imam hatiplerdeki öğrenci sayısı ise -kendine göre çok önemli bir rakam olmakla beraber- onbeşte biri bile bulmuyor. Bizim bu öğretim seviyesindeki çocuklarımız bir milyon değil, onbeş milyondur. Biz bu öğrencilerin tamamının kendine yabancılaşmadan, kaybettiğimiz zaman kaybolacağımız değerlerimizden uzaklaşmadan kaliteli bir eğitim ve öğretim almalarını isteriz.
Türkiye’nin laik-liberal eğitim ve öğretim anlayışı ve uygulaması bizim amacımızı gerçekleştirmek için uygun değil. Bu anlayışın üreteceği insan tipi, ne kendisi ne de belli bir kültürün ve medeniyetin sahibi olmuş (olamamış), iki arada bir derede kalmış, ömrünün tamamını şu fani dünyada fani amaçlarına adamış, iletişim araçlarının sunduğu, hatta dayattığı ayartıcı, bozucu, oyalayıcı, faydasız, hatta zararlı ürünlere bağışlanmış veya bağımlı olmuş… tiplerdir. Bu sistemin başarı ölçüsü tamamen dünyalıktır, maddidir, sekülerdir; bu ölçü içinde ahlak, dindarlık, manevî değer yoktur.
Bu yıl uygulanmaya başlayan seçmeli dersler içindeki Kur’an-ı Kerim, İslam bilgisi ve Peygamberimiz’in hayatı ile ilgili dersler şüphesiz faydalıdır; ama bu dersler seçmelidir, ancak seçenler okuyacaktır, ayrıca mecburi olan bir sürü lüzumsuz ve bir kısmı yanıltıcı derslerin arasında sıkışıp kalmıştır. Din ve ahlak alanında uygulama bilgiden önemlidir, uygulama eğitimdir. Seçmeli ders alanlara uygulamanın (eğitimin) nasıl yapılacağını da zaman gösterecektir. Din kelimesinden vebadan kaçar gibi kaçanların karşı çıktıkları ‘zorunlu din kültürü ahlak bilgisi’ ise bir genel kültür dersidir; doğrudan İslam öğretim ve eğitimi değildir.
İmam hatip okullarının farkı bir yandan dine dair derslerin daha yoğun olması, diğer taraftan bu okullarda öğretimin yanında eğitimin de bulunmasıdır. Eğitimde çevrenin önemini herkes bilir; imam hatip okulları ‘bir eğitim çevresi’ olarak çok önemlidir. Bu okullara ait olmak bir eğitim unsurudur, bu okulların içinde olmak, büyük ölçüde aynı değerleri paylaşan arkadaşlar arasında bulunmak bir başka unsurdur, etkili bir çevredir.
İmam hatip okullarında bizim bin yıllık tarihimize ait kültür yazımız ve dilimiz de öğretilmektedir. Okulda Osmanlıca yazı ve Kur’an dili öğretimine başlayan bir öğrenci ileride bunu ilerletme şansına daha fazla sahiptir. Fuzulî’yi, Nef’î’yi geçtik Mehmet Akif’i anlamaktan aciz hale gelmiş bir yeni nesil söz konusudur; imam hatipliler hiç değilse Akif’i anlama şansına sahiptirler.
Yazdıklarımın tamamının bütün imam hatiplerde eksiksiz gerçekleştiğini iddia etmiyorum; ama ilgili birimlerin ve yardımcı sivil toplum kuruluşlarının takdire değer gayretlerinin, güzel niyet ve hedeflerinin, bu hedeflere yönelik çalışmalarının olduğunu biliyorum.
Şimdi önümüzde iki önemli hedefimiz olmalıdır:
İmam hatiplerde keyfiyete, kaliteye yönelmek ve bu okulları kalite yönünden de örnek hale getirmek.
İmam hatip çevresinin, diğer okullarda okuyan kardeşleriyle ilişki kurarak, edindikleri değerleri onlarla paylaşmaya çalışmaları.
Evet, biz dindar, kendi kültür ve medeniyetine sahip, ama dünyadan haberdar ve dünyaya kendi değerlerini sunabilecek bir gençlik, bir nesil yetiştirmek istiyoruz. Başkalarının da farklı hedefleri vardır ve olacaktır. Eğer medenilere yakışan bir yarış olursa buna itirazımız olmaz ve bu yarışı kazanmayı hayatımızın sebebi ve anlamı biliriz.